Bugün önemsiz gibi görünen ama büyük anlamlar içeren bir konuya değineceğim. Çelenk, sembolleşmiş çiçek demetidir. Ulusumuz veya kentimiz için önemli gün anmaları ve kutlamaları Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün anıtına çelenk sunumu, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’mızın söylenmesiyle başlatılır. Yani Atatürk’ümüzün anıtı saygı duruşundan önce çiçeklerle süslenir. O’na sevgimiz, saygımız minnetimiz dile getirilir.

Cenaze, düğün vb başka yerlerde de kullanılır ama bunlar konumuzun dışında.

Törenlerde karışıklık ve keyfilik olmasın diye de bir yönetmelikle kurallar belirtilir. 2012 yılında çıkarılan yeni yönetmeliğe göre çelenk koyma sınırlandırıldı, dört milli bayramda sivil toplum (ST) örgütlerinin çelenk koyması yasaklandı.

Yönetmelikte, mahalli günler, kurtuluş günü, Atatürk’ün ziyareti gibi günlerde vali ve kaymakamın kararına göre değişik uygulamalar yapıldı. Örneğin Urla’da ST örgütleri önceden izin alarak çelenk koyabilirken Seferihisar Kaymakamlığı izin vermiyordu.

Yöneticilerin tercihi zamanla kısıtlamalar artmaya başladı. Bugün gelinen noktada Urla’da da özel günlerde bile her isteyen kuruluşun çelenk koymasına izin verilmemeye başlandı. Keyfilikten ve keyfiliğin hep kısıtlamadan yana olduğunu söylerken bunu anlatmaya çalıştım.

Bayramlarda özel günlerde kuruluşların Atasına sevgisini göstermesi neden engellenir?  Neden bir bayramda Atatürk büstünün çevresi çelenklerle çiçeklerle çevrili olması engellenir anlaşılır gibi değil. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda sadece İlçe Milli Eğitim Müdürü çelenk koyuyor. Örneğin kentin çoğunluğunun oyuyla seçilmiş Belediye Başkanı koyamıyor. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda Kaymakamlığın bir alt birimi olan Gençlik Spor Müdürü çelenk koyuyor, Atatürkçü Düşünce Derneği çelenk koyamıyor. 19 Mayıs sadece bir spor bayramı mıdır, başka bir anlamı yok mu? Böyle anlaşılması mı isteniyor? 23 Nisan sadece çocuk bayramı olarak mı anılsın, asıl bayrama sebep olan ulusal egemenlik yönü unutulsun mu isteniyor?

Diğer bayramlar için de benzer sorular sorulabilir.

Gururumuz olan, milli birliğimizi beraberliğimizi sağlamaya sebep olan sevinçle kutlamamız gereken bu özel günleri olası bütün yönleriyle coşkuyla neden kutlamayalım? Öyle çoğu devletler gibi de değil, ülkemiz ulusumuz adına dünyanın hayranlığını kazanacak kadar büyük işler başaran önderlerimize kurucularımıza neden coşkuyla sevgimizi göstermeyelim?

Son yönetmelik çıkarken “efendim, çelenkler uyduruk olabiliyor, çelenk koyan kuruluş temsilcileri kıyafetlerine dikkat etmiyor” gibi eleştiriler oldu. Tamam, haklı eleştiriler. Bunlar düzene konur. Ama yirmi tane çelenk konuyor on dakika fazladan beklemek zorunda kalıyoruz denirse iş değişir. “Vay be! Bu özel günleri yaratanlar ülkesi ulusu için canlarını, ömürlerini ortaya koyuyor, siz on dakika ayakta durmaya mı eriniyorsunuz” derim, ardında başka sebepler ararım. İstiklal Marşı okunurken, Atatürk’e saygı gösterirken “sap gibi” ayakta durmak istemiyorum diyenleri gördük ama onlar bu ülkede milyonda bir bile değildir ve insanlığı, uygarlığı vatan millet sevgisini bilmeyen acizlerdir.

Bu gibileri çoğaltmamak için lütfen küçük hesaplar yapmayalım. Atatürk ilkelerinden ve ülke sevgisinden uzaklaştıkça neler olduğunu görüyoruz. Yurttaşlar da bu özel günlerin coşkusuna elinden geldiğince katkı koymalıdır. Gençlerimize güzel örnekler bırakmalıdır. Güzel insanların yücelttiği bu güzelim ülkeyi yaşanılmaz duruma düşürmeyelim.