Merhaba, birkaç yıldır yazamadım, işler kötüye gidiyor. Daha kötüleşmeden yazayım dedim.

Bu süre içinde çok şey değişti. Evrimciler, değişim iyi yönde olur derlerdi. Üstelik teknoloji alanında harikalar yaratılıyor, her gün yapılan yeni buluşlar teknikler yaşamı kolaylaştırması güzelleştirmesi gerekmez mi?

Türkiye'ye, çevremize baktığımız zaman değişimin olumlu yönde olduğunu söyleyebilir miyiz? Üzgünüm ama tam tersi oluyor.

Burada yazdığım son yazılardan birinde trafik yoğunluğuna bakarak benzin mazot en az 20 lira olmalı demiştim. Ben o yazıyı yazdıktan iki-üç ay sonra gerçekten 8 liradan 22 liraya çıktı (başka bir şey dilesem olacakmış). Hatta bugün 45 lira. 50 liraya dayandı. Fakat trafik, yoğunluk o günden daha kötü durumda. Kenar - merkez fark etmiyor arabadan yolun karşısına geçemiyorsun.

Anormallikler de çoğalmaya başladı. Eskiden grip nezle olunca birkaç gün yememize içmemize dikkat ederdik, sonra geçer unuturduk. Ama artık grip oluyorsun geçmiyor. Doktor, ilaç boşuna. Geçti diyorsun, baş ağrısı öksürük geçmiyor. Eklem ağrıları, yorgunluk geçmiyor. Aylarca hasta mısın, değil misin belli değil.

Kimi zaman olumsuz düşünmeyelim, olaylara hoşgörüyle bakalım diyor yapamıyorsun. Çay, kahve, dolmuş parasını hesaplar duruma düşmüşsün. Üç yıl önce dolmuş bir liraydı 10 liraya çıkmış, çay 2 liraydı şimdi en ucuzu on lira.

Alış-veriş yapıyorsun ateş pahası. Ucuzu hormonlu kimyasallı, pahalısına güç yetmiyor.

İşsiz bir dünya insan var. Onlar nasıl geçinir? Acından ölecek değil ya, barınacak bir yer bulması ve evine yiyecek götürmesi gerekiyor. Yardım almak ve vermek (dilenmenin yeni adı) geçinmenin ve siyasetin ana unsurlarından biri artık.

Toprağı işleyen, hayvancılığını yapan köylü geçimini sağlardı. Şimdi onlar yok. Çünkü ürettiklerini sattığı zaman zarar ediyor. Artık toprağı da yok. Satıp gününü kurtarıyor. Bir-kaç bilmediği işi denedikten sora ne yapacağını bilemeden ortada kalıveriyor, bilinmezlere doğru yola çıkıyor. Ya maden şirketinde ölümü pahasına çalışmak zorunda ya da yasa dışı işler. Bugün Türkiye topraklarının üçte biri kadarı yabancılara maden arama için verilmiş. Türk çiftçisinin sebze, tahıl et süt üretimi bitmiş, yabancı şirketler altın, krom, bor üretiyor artık. Madenciler gidince zehirli toprakta ne yapacağız belli değil.

Bir salgın dönemi geçirdik.

6 Şubatta on bir ilimizi yerle bir eden büyük bir felaket yaşadık.

Her biri büyük üzüntüler veren şehitlerimizi haber yapıp geçiyoruz. Sanki sorgulamak suç.

Büyük bir maden felaketi daha yaşadık.

Her gün bir- iki kadın cinayete kurban gidiyor. Halkın can ve mal güvenliğini korumak için(!) her yerde kameralar var ya artık. Korku filmi izler gibi izliyoruz.

Dünya enflasyon liginde üst sıraları kimseye bırakmıyoruz.

Mülteciler ve ülke güvenliği başlı başına sorun.

Bu ve benzeri acayip durumlar gelişerek artıyor. Eğer kurguladıkların yanlış çıkıyor, düşündüğün hiçbir şey gerçekleşmiyorsa düşüncen yanlış, yönetimin kötü demektir.

Saydığımız olumsuzlukların birinci sebebi iktidarın kötü yönetimi. Ne yapıyor iktidar? Bütün bunların üstüne bir de seçime gidiyoruz. Yapamıyorum deyip bırakması gerekirken hiçbir şey olmamış gibi oy istiyor.

Her konunun ayrı ayrı irdelenmesi gerekiyor. İşimiz çok yani.

Görüşmek dileğiyle.