Urla Karantina Adası’nda, onu cepheye götürecek olan Rus gemisinde, beklemekten çok sıkılmıştı. Salih Bozok’a, Fuat’a yarın göndereceği mektuplarda, şimdi daha çok mücadele etmek gerektiğini, bu işin daha yeni başladığını ya cephede ya da şehadette görüşeceklerini kesin bir dille belirtmişti. Hava güneşli ve oldukça sıcaktı, neyseki denizden gelen, hafif bir esinti, adeta yelpaze gibi onu serinletiyordu. Ufuğa bakan gözlerinde, önünde yıllarca sürecek, vereceği büyük mücadelelerin ağırlığı vardı.
Karantina adasında, çoluk çocuğun beklediği uzun kuyruğa baktı, bir küçük kız çocuğu ona hararetle el sallıyordu. Gülümseyerek hemen elini kaldırıp, karşılık verdi. Denizin, yemyeşil ağaçların, bu küçük sevimli adanın yanı sıra, bu çocuğun saf sevgi gösterisi, ruhunda kopan fırtınalara, adeta ilaç gibi iyi gelmişti. Çok iyi biliyordu ki çektiği, çekeceği tüm sıkıntılar, hastalıklar, ihanetler ve kelle koltukta cepheden cepheye ölümün üzerine üzerine gitmesi, işte bu kız çocuğu için, bu cennet vatan içindi. Bir an icin anasının hüzünlü yüzü geldi gözlerinin önüne, yapacak bir şey yoktu o ve arkadaşları, bu büyük ateşte yanmayı, çoktan göze almışlardı. Bu çocuklar, bu kadınlar, bu insanlar, bu yurt her şeyin üstündeydi. Büyük bir kararlılıkla vücudu, yüzü kasıldı, dimdik çelik adımlarla, kamarasına doğru yürüdü…
Yeşil Urla’mıza bastığın ayağına sağlık, ülkemizin ortak gururu, ulu önderimiz, her zaman kalbimizdesin, ışıklar içinde uyu...
KLAZOMENAI
Bu diyar! bildiğin Ege Kasabası
Balıkçılar, bin bir çeşit otlar ve gizemli enginar
Sessiz, dingin kıyıda yüzen balıklar
Gideceğin yer bağ evi, gideceğin yol bağ yolu
On iki İyon şehrinden biri, cennetin başkenti
Klazomenai adasında şarkı söylüyor
Karantinalı Despina
İçmeden, nasıl sarhoş olunuyormuş, burada anlarsın
Yediğinden mi, içtiğinden mi, havasından mı, suyundan mı bilemezsin
Bu rehavet, bu boş vermişlik, bu keyif
Yüzünü okşayan, seni gençleştiren, bu hafif meltem
Ya yaşadığını anlarsın, ya da bu güne kadar yaşamadığını
Yarın arafa çıkacaksın, bugün git arastaya
Kemancı ruhunu yıkasın, sanat sokağı kıskansın
Senden daha kralı yok, geldi siesta vakti, uyursun
Huzura kavuşursun...