Tarihin tekerrür ettiğini gerek günlük yaşantımızda gerek ise Dünya’yı etkileyen olaylarda hepimiz tecrübe etmişizdir. Şu anki ülke gündemimiz sebebiyle de yaşıtlarımda bunun gerginliğini hem görüyor hem de bizzat yaşıyorum…

Türkiye’de yaşayan büyüklerimizin hala ürpererek anlattığı, biz gençlerin ise neredeyse yaşamışçasına ürperdiği bazı dönemler yaşandı. Şahsi ideolojilerimize fazlasıyla tutunan bir millet olduğumuzdan ve günümüz şartlarından siyaset konuşmayı seven bir milletiz.

Bugün ne yazık ki ortaokul çağındaki çocuğun bile Türkiye siyaseti hakkında az da olsa bilgisi var. Oysa diğer ülkelerdeki arkadaşlarımın siyasi görüşü reşit olana kadar tam oturmamıştı. Kendimiz tercih ettiğimiz ideolojilere, partilere çok bağlandığımız için bizi dinleyen çocukların da bizden etkilenmesi çok doğal. Hele ki en meraklı oldukları dönemlerde…

Sadece oyun oynaması, arkadaşlarıyla sinemaya gitmesi, konser ve festival dolaşması gereken yaşlarda çocuklar büyüklerinin peşinden aynı siyasi görüşe köle oluyorlar. Bu köleliği sağcı ya da solcu olarak ayırmıyorum. Kendi araştırmamız ve merakımız sonucunda kafamıza yatan herhangi bir düşünceyi savunmadığımız her an hepimiz başkalarının fikirlerinin kölesiyiz. 

Çocuk ve gençlerin bu kadar siyasi düşüncelere dahil edilmesini bir genç olarak asla doğru bulmuyorum.

21 yaşında biri olarak gerek babamın gerek dedemin yaptığı iş dolayısıyla tabii ki evimizde ara sıra böyle şeylerin konusu geçerdi. Ama reşit olana kadar asla benimle herhangi bir siyasi tartışmaya (pozitif veya negatif) girildiğini hatırlamıyorum.

İşin en önemli tarafı, asıl sorun teşkil eden taraf bu değil. Bugün çevremdeki arkadaşlarımın kafasında hep aynı gerginlik var. Hepimiz hangi partinin kazanacağını bir yana koyduğumuzda, “seçimin sonunda Türkiye’de neler olacak?” gerginliği ile yüzleşiyoruz.

Sağ/sol kavgalarına açık bir milletiz. Tuttuğu futbol takımı veya siyasi parti için dayak atıp, dayak yiyen bir milletiz. Kardeşlikleri, arkadaşlıkları bile etkileyen bir durum haline geldi. Ben 80’leri görmemiş biri olmama rağmen sadece bu sözlü atışmalar, soğuk savaşlardan yeterince bunaldım.

Eğer seçimi X partisi kazanırsa karşı komşum ya da yan mahallem ile aram bozulacak mı düşüncesiyle bir seçim gecesi geçirmek istemiyorum. Kaybeden tarafın memleketine ve aynı kanı paylaştığı halka zarar vermesini istemiyorum.

Hepimizin oyu kendine… Hepimizin görüşü de… Hayatımızda ötekileştirmeye verdiğimiz enerjiyi biraz daha proaktif olmaya verirsek eğer, kaos üretmek yerine düzen üretmiş oluruz.

Maalesef her seçim olduğu gibi bu yıl da çıkan sonuç Türklerin hepsini mutlu etmeyecek. Bazıları üzülüp, bazıları mutlu olacak. Ama bu sefer “yeniyi” seçelim. Bir değişiklik olarak, siyasi sebeplerin bir milleti bölmesine izin vermeyelim.  Ben kendi adıma söz veriyorum…