Ülkemizin geçirdiği kötü günlerde herkese sabır diliyorum. Umarım şu an yaşananları, gördüklerimizi ve duyduklarımızı hayat bizim için normale döndüğünde de unutmayız. Deprem bölgelerinde yaşayan arkadaşlarımdan duyduğum ve yaptığım iş dolayısıyla tanık olduğum şeylerden utanıyorum. Her zaman yardıma ihtiyacı olanın yanında olanla da gurur duyuyorum.

Yaşanan olayların karşısında hala gerçekleri göremeyen ve “düşünmeyi reddeden” insanları gördükçe ülkemle ilgili çoğu şeyden şüphe duyuyorum. Evet, deprem bölgesinde yaşıyoruz. Deprem Türkiye’nin tarihinde her zaman vardı ve biz ne kadar istemesek bile her zaman olacak.  İster şikâyet edelim, ister inkâr edelim istersek dua edelim ülkenin jeolojik konumunu değiştiremeyiz. Bu bizim gerçeğimiz. Aslında bunun hepimiz farkındayız. Her zaman söylerim kendi içinde birbirine bu kadar düşman olup, yeri gelince de yanında duran nadir milletlerden biriyiz. Hem birbirimizin kuyusunu kazarız hem de o kuyuya düştüğünde çıkması için el uzatırız. Verilmemesi gereken yerlere imar affı veririz sonra kötü olaylar başımıza gelince herkese para ve yardım dağıtırız. Göz göre göre yapılmaması gereken yerlere havaalanı yaparız. Her şeyin tek suçlusu asla devlet değil. Halk bile birbirinden çalarken, halktan üst kademelerde olan insanların farklısını yapmasını nasıl beklersiniz? O evleri tanıdığımız müteahhitler yaptı. O kolonları belki de arkadaşlarınız dikti. Yaşayanların travmaları da, ölenlerin kanları da o binalara her bir tuğlayı koyup susan herkesin elinde.  Halk ne zaman birlik olursa o zaman ancak kazanır. Türk milleti birbirine düşman olup, birbirinin hayatından, parasından çaldığı sürece bizim milletimiz hariç herkes kazanır. Türklerin birbirini ayrıştırmayı bıraktığında neler olacağını tarih kitaplarından hepimiz öğrendik. Aksini düşünen varsa lise kitaplarını dahi okusalar en basit örneklerini görebilirler.

“Din dostlarımız” aç açıkta diye ülkemize alırız.(diğer devletler tarafından verilen güzel paralar karşılığında) Aynı dine, aynı kitaba inandığımız komşularımız kendi halkımızı yağmaladığında bin çeşit beddua ederiz. Başka bir milletle aynı dine sahip olmak, aynı hayat felsefesine alışık olduğumuz anlamına gelmez. Aynı görgüye, ahlaka sahip olduğumuz anlamına gelmez. Bunu anlatmaya çalışan bir sürü insan vardı ama bizim milletimizin en güzel yanı merhametli olmasıdır ama aşırı merhamet bazen aklın önüne geçebiliyor. Biz insan sevmeyi, yardım etmeyi, elinden tutmayı seviyoruz. Herkes bize öyle olacak sanıyoruz… Kimse yediği kaba tükürmez sanıyoruz… Bu süreçte yaşanan tek sorun mültecilerin halkımıza davranış şekli de değil. Türk halkındaki bazı bireylerin yine aynı halka mensup diğer bireylerden çalması da değil.

Ben, hiçbir siyasi partinin kendi çıkarlarını %100 bir köşeye bırakarak, gelecek seçimi düşünmeden sadece yardım etmek için yardım ettiğine inanmıyorum. Bugün televizyonlarda çıkan siyasetçiler de, Urla siyaseti de aynı durumda. Herkes kim daha çok yardım yaptı onun derdinde. Çok güzel bir söz var; “bir elin yaptığını diğer el bilmez.” Yapılan yardım paylaşımlarının halkı yardım gittiğine dair içini rahatlatmak için olduğunu anlayabiliyorum. Anlayamadığım neden tüm siyasetçilerin bunun şovunu yapıyor gibi poz verdikleri. Kimse yapılan yardımı kimin yaptığını bilmek zorunda değil. Bu yüzden genel bir isimle hiçbir şahısa, partiye bağlı olmadan yapılmalı.

Ben ve ailem Urla’da dönen gündemin farkındayız ve peşindeyiz. Herkes bundan emin olabilir. Ama “haber” yapabilmek için delil gerekir. Delil ve kanıt olmadan yapılan her haber susturulabilir. Biz bugüne kadar delilimiz olmadan hiçbir zaman konuşmadık. Delilimiz olduğunda da hiçbir zaman susmadık. Hiçbir zaman korkmadık, susturulamadık. Yıllardır halkın yanındayız.  Bugüne kadar kapımıza konan mermilere de, aldığımız alkışlara ve tebriklere de siz de bizimle beraber şahit oldunuz. Urla halkı olarak yıllardır bu işte beraberiz. Yıllardır nasıl hiç devrilmeden devam ettiysek, bundan sonra da doğruların peşinde devam edeceğiz. Hiçbir siyasi partinin peşinden koşmayacağız ve her zaman halk için en iyi ve en optimal olanı savunacağız. Şu ana kadar olduğu gibi… Şayet bizimle birlikte sesini, gerçekleri duyurmak isteyenler varsa köşe yazarı olarak hepinizi davet ediyoruz. Gazetemizde yaş, din, ırk, siyasi görüş gibi hiçbir ayrım yoktur. Halkın çıkabilecek her sese ihtiyacı var.

Umarım bir gün en azından böyle günlerde siyaseti ve düşmanlıkları bir kenara bırakıp birlik olabiliriz. En temiz duygularımızla ülkemizde yaşanan yasın acısını yaşarız. Gelen güzel haberlerle umudumuzu tazeleriz. Hem yaşananların acısından ağlarız hem mucizeler karşısında mutluluktan ağlarız. Ne zaman bu millet beraber ağlayıp, beraber gülmeye başlarsa o zaman bizim için her şey düzelecektir. Yeter ki biz birlik olmayı bilelim. Bizim daha doğmadığımız ama doğduğumuzdan beri okuyup duyduğumuz günlerde nasıl birlik olunduğunu örnek alıp birbirimize destek oluruz. Benim neslim bu ülkede güzel gün görmedi. Bizden sonrakiler gerçek Türk milletini görsün diye elimizden geleni yapacağız. Birbirinin kuyusunu kazan bir millet istemiyoruz…