Atatürkçü Düşünce Derneği Urla Şubesi düzenlemiş olduğu "Kültür Perşembeleri" etkinliği kapsamında 12 Ocak Perşembe günü yazar Saadet Tokgöz’ü konuk etti.

Etkinlikte Urlalı okurlarıyla buluşan yazar Tokgöz, "Yapan Da Hanım, Yaptıran Da " ismini verdiği ve ikinci baskısı geçtiğimiz Kasım ayında yayınlanan kitabının sunumunu bilgi dolu keyifli bir anlatım ve fotoğraf slayt gösterileriyle destekleyerek gerçekleştirdi. Sunumunda vatanları olan Girit'i zorunlu olarak bırakarak Kuşadası’na gelen ve burada yaşamaya mübadil olarak devam eden atalarının çektikleri zorlukları, gerçek yaşanmışlıklarını kaleme aldığı kitabından kesitlerle anlattı. Sunum fotoğraflarında ise kitabın başkarakteri anneannesi Fatma Hanım, dedesi Hasan Tahsin beyin yanı sıra birçok akraba fotoğrafı, doğum sandalyesi, Girit’in ve Kuşadası’nın eski yıllardaki ve şimdiki fotoğrafları, anneannesi ve dedesine mübadeleden dolayı verilen yaşamış oldukları 1910’da yapılmış olan sarı Yanni Kulesi görüntüleri yer aldı.

 

MÜBADELEDE KENDİ VATANLARINA GİDECEKLERDİR AMA ORASI DA BİR BİLİNMEYEN

Aynı zamanda profesyonel rehber ve turizmci olan yazar Tokgöz, sunum konuşmasına Urla ADD Şubesi Başkanı Enver Karanfil'e, salonu tahsis eden İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne ve kendisini "ADD Kültür Perşembeleri" ile tanıştıran Sevda Sağdıç'a düzenlemiş oldukları değerli etkinliklerden dolayı teşekkür ederek başlayarak, ilk defa bir kitap yazdığı için yaşamış olduğu sancılı anlardan ve nasıl kitap yazmaya karar verdiğinden, kitabının içeriğinden, Girit kültüründen, mübadelede yaşanmış zorluklardan, kendisini nelerin etkilemiş olduğundan bahsederek devam etti.

Sunumunda bir yerden başka bir yere taşınmanın günümüzde bile ne kadar zor olduğuna dikkat çeken yazar Tokgöz, bunun mübadele ile zorunlu olarak gerçekleşmesinin sonucunda beraberinde mübadillerin hayatlarına getirmiş olduğu zorluklara değindi.

Taşınmanın kendi isteğimizle dahi olsa bilinmeyenleri beraberinde getirdiğini ve başlı başına bir kaygı olduğunu dile getiren yazar Tokgöz, “Ne zaman, nasıl, nereye gibi sorular beynimizde hep dans eder. Mübadele ise bir zorunluluk, bir göç. Kıyımlar, adaletsizlikler ve gücü elinde bulunduranların yaptırımları söz konusu. Yaşadıkları toplum ötekileştirmiştir onları. Alıştıkları her şeyi, evlerini, çevrelerini, topraklarını, işlerini, eşyalarını, ağaçlarını, bitkilerini, çiçeklerini, hatta mezarlarını bile bir daha görmemek üzere geride bırakacaklardır. Yükte hafif parada ağır ne varsa yanlarına alacaklardır. Aynı zamanda zaman kısıtlaması da vardır. Bilinmeyen bir yere evet kendi vatanlarına gideceklerdir ama orası da bir bilinmeyen, orası da sorunlarla dolu ve savaştan yeni çıkmış değişik bir ortam” diyerek mübadelenin zorluklarına dikkat çekti.

 

ZORLUKLAR VE ACILARLA DOLU BİR ADAPTASYON SÜRECİ

Yazar Tokgöz anneanne ve dedesinin mübadil olarak Yunanistan’a bağlı Girit Adası’ndan Aydın’ın Kuşadası ilçesine geldikten sonra burada alışmış oldukları yaşadıkları hayat tarzından tamamen farklı ve zorluklarla dolu yeni bir hayata adım attıklarından bahsettiği konuşmasına şöyle devam etti:

“Ülke savaştan yeni çıkmış. Tek göz odalı bir evi zar zor bulabilmişler. Üstelik damı akıyor. Yağmur yağdığı zaman altına koyacak leğen bile bulunmuyor. Paraları var ancak yoksunluk zamanı. Kiralayacak ev bile bulunmuyor. Girit‘te alışmışlar genişliğe ve bolluğa. Kuşadası‘nda bu şartlara dayanmak zorunda kalıyorlar. Tabi ki bu adaptasyon süreci onlar için çok zor ve acılarla dolu olmuş. Daha sonraki yıllarda kendilerine verilen ev ise bir bağ kulesi olan ‘Sarı Yanni Kulesi’. 1910’da çok özenilerek yapılmış. Ancak yıllar içinde harap olmuş. Pencereleri yok, kapıları yok, hiçbir şeyleri yok. O şekilde verilmiş. O dönemde pencere ve kapıyı bırakın yapacak insan bile bulmak zor. Deniz kıyısında çevresinde hiçbir şey yok. Bağ, bahçe, tarla var ama her şey küsmüş.”

 

UYUM SORUNLARI, ÖTEKİLEŞTİRİLME, YOKSUNLUK

“Bu, bir mübadele ve mübadele üzerinden bir kadının direnç hikâyesi” diye sözlerini sürdüren yazar Tokgöz, “Anneannemler Girit Adası’nda oldukça varlıklı ve her imkâna sahip bir aileyken mübadele dolayısıyla zorunlu olarak Kuşadası’na mübadil olarak yerleştirildiklerinde burada acılar, uyum sorunları, ötekileştirilme, yoksunluk ve çok zorluklarla devam eden bir hayat mücadelesi vermişler. Dedemin vefatından sonra da her şeye rağmen tüm yaşanmışlıkları ile örnek alınacak bir başarı öyküsünün kahramanı diyebiliriz anneannem için. Öyle ki anneannem Fatma, Girit'te hali vakti yerinde zengin bir hayat yaşıyormuş. Tüm ev ve çiftlik işlerini yardımcılarına yaptırıyor, saçlarını bile yardımcısı Pelaya tarıyormuş. Kuşadası'na mübadil olarak yerleştirildiklerinde ise bu varlıklı hayatı geride bırakmak zorunda kalmış. Kendilerine tamamen yabancı olan bu topraklarda ve ortamda yaşadıkları zorluklar ve yoksunluklar sonucunda yılmayarak zeytin toplamayı, tütün kırmayı ve dikmeyi, hayvan yetiştirmeyi, süt sağmayı ve tüm besinleri üretmeyi öğrenmek mecburiyetinde kalmış. Evin prensesiyken kendini küllü su hazırlayıp çamaşır yıkarken bulan anneannem ellerinin acıyıp kanamasını, belinin ağrımasını dahi şikâyet etmeden kabullenen zaman içinde istediklerini artık kendi çabası ile yapan, üreten geçimini sağlayan başarılı bir kadın olmuş. Yaptıran bir hanımken artık yapan bir hanım olarak kimseye muhtaç olmadan ailesini geçindirmiş. Kitabıma ismini verdiğim 'Yapan Da Hanım Yaptıran Da' sözü anneannemin yakınlarına da sıkça söylediği hayat felsefesi bir cümle. O'nun azmi ile başarısı ve 'akıllı ol, yapacaksın, başaracaksın' sözü beni hayatım boyunca motive etti." diye konuştu.

 

GİRİT KÜLTÜRÜ’NDE MANİLER ÇOK ÖNEMĹİ

Yazar Saadet Tokgöz kitabında da zaman zaman yer vermiş olduğu manilerin Girit kültüründeki önemine değinerek şunları söyledi:

“Anneannemler Girit’ten 1924’de mübadil olarak gelmişler Kuşadası’na. Çok zorluklar yaşamışlar. Dayanışma ve bir arada olarak aşmışlar birçok zorluğu. Maniler çok önemliydi. Hayatı hem manilerle yaşıyorlar hem de aktarıyorlardı bizlere de.  Ben de anneannem ve annemden öğrendiklerimi, sohbetler sırasında duyduklarımı aktarmak istedim. Maniler ve Girit kültüründen birçok şey kulağımdaydı. Çünkü rahmetli annem o zorlukları, yaşanılanları ve her türlü şeyi hep manilerle anlatırdı. Çok çalışkan, sabırlı, titiz, arkadaş canlısı, hoşsohbet birisiydi. Sohbet ederken mutlaka anlatılanlara uygun Girit'ten bir mani söylerdi. Bende çok önemser “anne ne dedin ?” diye sorardım. Sonra da mutlaka dediğinin Türkçe açıklamasını yapardı. Ben de çok önemser hep notlar alır öğrendiklerimi günlüklerime ve not kağıtlarıma yazardım. Bu, Giritlilerin bir kültürü aktarması diye düşünüyorum aynı zamanda.”

 

SANCILI SÜREÇ

Yıllarca biriktirmiş olduğu notları bir araya getirerek kitabını kaleme alan Tokgöz bu sürecin çok kolay olmadığını dile getirdi.

“İlk paragrafım çok korkunçtu, bir gün sürdü. Ve gün sonunda hepsini silmek zorunda kaldım. Çünkü bilgisayarda yazmaya hakim değildim. Hepsini tek paragraf halinde büyük, küçük harf ayrımı bile olmaksızın yazmıştım bilmeden. Küçük kızım Yeşim Tokgöz’ün yardımıyla bilgisayarda yazmayı, küçük ve büyük harfleri kullanmayı, kopyala yapıştır gibi birçok şeyi öğrendim. Gittikçe klavyede harfleri daha kolay bulmaya, iki elimi kullanmaya başladım. Bu da zincirleme olarak olay örgüsünü hızlandırmamı sağladı. Ama kaleme almam benim için sancılı bir süreç oldu. ‘Bunu nasıl yapacağım, nasıl başaracağım’ dediğim anda gözüm evimizin her yerinde var olan Atatürk resimlerinden birine takıldı. Gözlerim O ulvi insanın gözlerine takılınca da dedim ki kendime, ‘sen bunu yapmak zorundasın. Bir kere annene söz verdin. Bu iki insan da vazgeçmedi sen de vazgeçmeyeceksin, ertelemeyeceksin, üşenmeyeceksin bunu başaracaksın. Bunu başarırken de ‘Hadi yazmalısın’ diyen ablam Melek ve arkadaşım Meral büyük destek verdiler, eğitimci ve yazar olan aile dostumuz Nevzat Süer Sezgin ise nasıl bir yol izleyeceğime dair yol haritasını çizdi. Çeşitli zorluklar sonucunda Nevzat ablamın dediği gibi annemin ölüm yıldönümüne yetiştirebilmem için ayda 30 sayfa yazmayı başardım. Bu süreçte yemek işini ise sevgili eşim Şevki Tokgöz üstlenerek bana yardımcı oldu" dedi.

 

ANNEME VERDİĞİM SÖZÜ YERİNE GETİRDİĞİM İÇİN ÇOK MUTLUYUM

Pandemi dönemi evde geçen zamanı üretken olmanın somut bir örneği olarak kazanıma çeviren yazar, ilk baskısı Haziran 2020’de yayınlanan " Yapan Da Hanım Yaptıran Da" ismini vermiş olduğu kitabını annesinin ölüm yıldönümü olan 11 Haziran 2020‘ye kadar kaleme alıp bastırarak yayınlanmasını sağladığı için çok mutlu olduğunu dile getirdi.

Annem Zehra Gürbüz’e mübadele dönemi yaşanmışlıkları, Girit kültürünü, gelenek ve göreneklerini kitap olarak yazacağıma dair vermiş olduğum bir söz vardı. 2017’de kaybettim annemi. Bir türlü zamansızlıktan yazamıyordum. Pandemi dönemi evde geçen zaman bu sözü yerine getirebilmem için fırsat oldu. Anneannemin hikâyesinin bazı zorluklar yaşayanlar için de örnek olmasını istedim. Ümitlerini hiç kaybetmesinler. Her zorluğun üstesinden gelinebilecek durumlar olabilir, akıllarını kullansınlar” diye tavsiyede bulundu.

 

YAZARKEN KENDİMİ ANNEANNEM İLE AYNI KEFEYE KOYDUM

Anneannesinin gerçek yaşamını anlattığını aktaran yazar Saadet Tokgöz, “Yazarken anneannem ile empati kurdum, anneannem benim düşüncelerimin izdüşümü oldu bir yerde onun gibi düşünmeye çalıştım. O olsa ne yapardı, nasıl yapardı diye içimde soru işaretleri oluyordu. Bir sorunla karşılaştığım zaman kedimi “akıllı ol yapacaksın, başaracaksın diye motive ederim. Buradan yola çıkarak anneanneme de “akıllı ol, Morisi” düsturunu yazdım. Onu renkli anlatmalıydım. Gözleri mavi idi. Fakat mavi gözlü desem tam özelliği olmayacak, menekşe gözlü desem koyu kalacak. En sonunda sümbülü buldum ve gerçekten de gözleri sümbül rengindeydi. Onu böyle anlattım.” dedi.

 

GELECEK KUŞAKLARA VE TARİHE BİR KAYIT

Yazar Saadet Tokgöz, kitabının sadece bir aile öyküsü olmadığını aynı zamanda mübadelenin tarihçesi ile birlikte mübadelede yaşananlara dair tarihsel bilgilere de yer verdiğinden bahsederek şöyle konuştu:

“Mübadelenin getirdiği acılar ve uyum sorunları, yanında Girit kültürünü anlatmaya, aktarmaya çalıştım. Birçok şeyi merak edip araştırdım. Giritli bir ailede doğmuş olmam, profesyonel bir rehber oluşum, anneannem ve annemin Girit kültürü ile ilgili birçok gelenek ve görenekleri bizlere yaşatmaları, yemek kültürlerini zaten biliyor olmam bana çok yardımcı oldu. Geleneklerini, göreneklerini, manilerinin hayatlarındaki yerini, çok önem verdikleri yemek kültürlerini, yaşama alışkanlıklarını, ev ekonomilerini yönetme biçimlerini gibi çeşitli yönlerini, tarih araştırmalarım sonucunda da hikâyemi tarih ile iç içe olarak anneannem Fatma üzerinden anlatmaya ve beni etkileyen tüm gelenek ve görenekleri kitabımda toplamaya çalıştım. Giritliler doğaya düşkün, kendilerine güvenen, pratik çözüm üretebilen, inatçı, titiz ve hijyene önem veren, zeytin ve zeytinyağına düşkün, yemek kültürlerine, tariflerine sıkı sıkıya bağlı insanlar. Öyle ki bir baharatı dahi tarifte yok ise kesinlikle eklemezler. Aktarılmayan bilginin kalıcı olmadığı düşüncesi ile bildiklerimi gelecek nesillere aktarmayı görev bildim. Umarım faydalı olacaktır. Sadece refahı değil, yaşanmışlıkları da aktarmak gerektiğini, tarihe bir yazı kalacağını düşündüm. Kitabımda geçen tüm aile isimleri gerçek. Tarihi bilgiler için de araştırmalar yaptım, konu hakkında birçok tarihi kaynaktan ve tarihi bilgiler içeren kitaplar yazan değerli yazarların eserlerinden yararlandım. Anlattığım her şeyin bir belgesi bulunuyor, mutlaka bir kitapta, bir yerde izi var.   Gerçekten bir şeyleri verebildiysem ne mutlu bana”

 

DOĞUM SANDALYESİ

Doğum sandalyesinin çok ilgisini çektiğini belirten yazar Tokgöz, “Bunun için hikâyeme Girit kültüründe önemli bir yere sahip olan doğum sandalyesi ile başladım. Kitabımın başında doğum sancıları çekerken doğum sandalyesi isteyen anneannem Fatma’nın annem Zehra’yı doğurması gibi kitabım da benim için adeta sancılı bir doğum oldu. 158.sayfada tükenmişlik yaşadım, bir an önce sonuca ulaşmak için sabırsızlandım. Kitabı bitirmiş olmam yeterli değil bunu bastırmalıydım ve yine Nevzat ablam imdadıma yetişti onun tavsiyesi ile Yakın Kitabevi’ni buldum. Sahibi Levent Salıcı tüm kolaylıkları gösterdi. Pandemi dönemi uygulanan sokağa çıkma yasağı nedeniyle yüz yüze görüşemiyorduk. Dizin işinde de çok acemi olduğum için Hakan Esmersoy yılmadan, usanmadan telefonda her seferinde benim yanlışlarımı düzeltti. “Sağ olsunlar” diyerek emeği geçen herkese çok teşekkür etti. 

 

KİTABIMIN KAPAĞINI BÜYÜK KIZIM YEŞER TASARLADI

Kitabının kapağını tasarlarken kızı Yeşer Tokgöz Santaela’nın çok büyük desteği olduğunu kaydeden yazar Tokgöz, “Kitabın içeriğini nasıl kapağa yansıtabiliriz? düşüncesi ile yola çıktı. Hem anneannemin Girit’in güneyinde yaşamış olduğu Yerapetra kazasının hem de mübadele zorunluluğu ile hayatlarının devam etmiş olduğu Kuşadası’nın haritasından birer kesit ve haritanın üzerine de kitabımın başkahramanı anneannem Fatma’nın fotoğrafını koymayı uygun buldu. Fotoğrafın çevresini Giritlilerin zeytine ve zeytinyağına olan sevgilerinden esinlenerek aynı zamanda barış dalları olarak düşünerek zeytin dallarından yapılmış bir çelenk ile taçlandırdı. Giritliler dul kaldıktan sonra simsiyah giyerlerdi. Bu yüzden anneannemin kıyafeti burada siyah. Kitabımın arka kapağında ise yine anneannemin ve dedem Hasan Tahsin’in pul haline gelmiş, pula basılmış resimleri var. Girit ‘te çok zengin ve varlıklı, her şeye kolay ulaşabilen bir aileyken Kuşadası’na geldiklerinde çok büyük yoksunluk yaşamışlar. Savaştan yeni çıkmış bir Türkiye var. Yanlarında para getirmiş olmalarına rağmen her şey yok ve hazıra dağ dayanmaz. Ticaret hayatına atılan dedem veresiyeleri toplayamayınca da çok çabuk bitiyor. Burada varlık içerisindeyken zorunlu olarak yaşamış oldukları mübadele hayatının zorlukları sonucunda paralarının pul olduğuna dair bir dokunuş yaptı.” Diyerek sözlerini noktaladı.

 

KİTAP GELİRİNİ ADD URLA ŞUBESİNE BAĞIŞLADI

Yazar Saadet Tokgöz okurlarının büyük ilgi ve merakla dinlemiş oldukları bilgilendirici kitap sunumunun ardından teşekkürlerini sunarak Yakın Kitabevi’nden yayınlanmış olan 160 sayfalık kitabı “Yapan Da Hanım Yaptıran Da“ yı etkinliğe katılanlar için imzaladı, okurları ile sohbet ederek fotoğraflar çekildi. Kitaplarının satışından elde edilecek tüm geliri ise Atatürkçü Düşünce Derneği ‘ne bağışladı. Kitap ADD Urla şubesinden satın alınabilir. Okurlarına ve dinleyicilerine son tavsiyesi ise herkes başarabilir asla vazgeçmeyin oldu. “Başarı öyküleri topluma daha fazla sunulmalı ve örnek olmalı. Yazmaktan vazgeçmeyin” dedi.

KİTABINIZI GÖZYAŞLARI İÇİNDE OKUDUK

Dinleyicilerden bir okur kendisinin de bir mübadil kızı olduğunu dile getirerek ailesinin de kitapta ki hikâye ile çok benzer şeyler yaşamış olduğuna değindi.

“Kitabınızı okurken kendi yaşadıklarımızı sizin kitabımızda tekrar tekrar yaşadım adeta bir film gibi seyrettim kitabınız çok başarılı birkaç mübadil arkadaşım ile birlikte gözyaşları içinde okuduk diyerek" duygularını belirtti.

SAADET TOKGÖZ’ÜN SUNUMU ÇOK DEĞERLİ

ADD Urla Şubesi Başkan Yardımcısı Sevda Sağdıç “Geleceğe kayıt düşmeye çalışıyoruz. Sayın Tokgöz de bunu yapmış geleceğe kayıt düşmüş. Geçmişten bugüne notları getirmiş bizlere. Bu yüzden sunumu çok değerli bizim için” dedi.

Bu yılın sloganını “Cumhuriyet ‘in 100. Yılında Urla” olarak seçtik ve her aya Atatürk’ün bir sözü ile başladık. Bu ayın sloganı “ Cehalet Yenilmesi Gereken En Büyük Düşmandır” oldu. Bu sözün gölgesinde sunumlarını yapıyoruz. 50 yıl sonra buradaki kimse hayatta olmayacak ama bu kayıtlar hayatta olacak. Cumhuriyetin 100. yılında Urla nasılmış? diye merak edeceklere bizde kendi gücümüzle kayıt bırakmaya çalışıyoruz. İşte bu kayıtlardan bir tanesi de Sayın Saadet Tokgöz’ün sunumu. Bu kayıtları bir dergide topluyoruz. Bu yıl etkinliklerimiz Nisan ayı sonunda bittiği zaman yine bir dergimiz çıkacak. Bu yılki bütün konuşmacılarımızı bu dergimizde toplayacağız. Böylece Cumhuriyetimizin 100. yılındaki konuşmacılarımızın gelecekte kayıtları olmuş olacak. Ayrıca tüm sunumlarımızı YouTube kanalımızdan da izleyebilirsiniz” diye konuştu.

(HABER VE FOTOĞRAF: FERYAL DEMİRDÖNDER)