Televizyon birçoğumuzun en büyük eğlencesi olmuştur. Hatırlıyorum da çocukluğumda, siyah beyaz televizyonumuz varken ve günde sadece bir kaç saat tek bir kanalın yayın yaptığı dönemleri. Nasılsa heyecanla beklerdik yayın saatlerini. Önümüze ne çıkarsa zevkle ve merakla izlerdik.

Geldik 2023 yılına ve sayısını bilemediğim kadar çok televizyon kanalı var. Şöyle bir aralarında dolaştığım da, izleyecek kayda değer hiç bir şey bulamıyorum. Birçok kişi de benim gibi düşünüyor olmalı ki, birçok dijital platform kurulmakta. Her gün sayısı artar oldu.

Neyse asıl konuya gelecek olursam, iki gün önce bu platformlardan birinde gezerken, yeni gösterime girmiş bir Türk yapımı diziye denk geldik. Bütün bölümlerini bir solukta izledik. Dizinin adı Şahmeran.

Çok uzun yıllar önce yine bir filmde görüp araştırmıştım. Üzerimde farklı bir etki bırakıyor.

Anadolu mitolojisinde rastlanan akıllı ve iyicil olarak tanımlanan bellerinden aşağısı yılan, üstü ise insan şeklindeki Meran adı verilen doğaüstü yaratıkların başında bulunan ve hiç yaşlanmayan, ölünce ruhunun kızına geçtiğine inanılan bir varlık.

“Binlerce yıl önce yedi katlı yeraltında Tarsus'ta yaşayan yılanlar vardı. Meran adı verilen bu yılanlar, gerçekten akıllı ve şefkatli idi. Onlar barış içinde yaşarlardı. Meranların kraliçesine Şahmeran denirdi. O genç ve güzel bir kadındı. Efsaneye göre, Şahmeran'ı gören ilk insan Cemşab oldu. O, geçimi için odun satan fakir bir ailenin oğluydu. Bir gün Cemşab ve arkadaşları bal dolu bir mağara keşfederler. Balı çıkarmak için Cemşab'ı aşağıya indiren arkadaşları, paylarına daha çok bal düşmesi için onu orada bırakıp kaçarlar. Cemşab mağarada bir delik görür ve buradan ışık sızdığını fark eder. Cebindeki bıçak ile deliği büyütünce, ömründe görmediği kadar güzel bir bahçeye girer. Bu bahçede eşi benzeri olmayan çiçekler ve bir havuz ile pek çok yılan görür. Havuzun başındaki tahtta süt beyaz vücutlu bir yılan oturmaktadır. Şahmeran'ın güvenini kazanan Cemşab uzun yıllar bu bahçede yaşar. Şahmeran ona tıp biliminin bilinmediklerini söyler. Yıllar sonra, ailesini çok özlediğini söyleyip gitmek için yalvarır. Bunun üzerine Şahmeran da kendisini salıvereceğini, ancak yerini kimseye söylemeyeceğine dair söz vermesini ister.

Şahmeran'a söz verip ailesine kavuşan Cemşab uzun yıllar verdiği sözde durarak Şahmeran'ın yerini kimseye söylememiş. Bir gün ülkenin padişahı hastalanmış. Vezir, hastalığın çaresinin Şahmeran'ın etini yemek olduğunu söylemiş ve her yere haber salınmış. Ülkenin veziri herkesi tek tek hamama sokmuş. Sıra Cemşab'a gelmiş. Cemşab soyununca vezir Cemşab'ın derisinde pullar olduğunu görünce Cemşab'ı konuşturmayı başarmış. Cemşab kuyunun yerini gösterince Şahmeran bulunup dışarı çıkarılmış. Şahmeran Cemşab'a, "Benim başımı kaynatıp padişaha içir, padişah kurtulsun, gövdemi de vezire içir, ölsün, kuyruğumu da kaynatıp sen iç, böylece Lokman Hekim ol" demiş. Böylece vezir ölmüş, padişah da iyileşip Cemşab'ı veziri yapmış. Ve rivayete göre de Cemşab böylece Lokman Hekim olmuş. Efsaneye göre Şahmeran'ın öldürüldüğünü yılanlar o günden beri bilmemektedirler. Tarsus'un, Şahmeran'ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından bir gün istila edileceği rivayet edilir.”

İşte böyle bir hikâyedir Şahmeran’ın hikâyesi. İlginizi çektiyse, daha kapsamlı anlatımlı kitaplar ve siteler var. Ayrıca diziyi de seyretmenizi tavsiye ederim. Biz keyifle izledik.

Mutlu ve sağlıklı haftalar dilerim.

 

Kaynakça Wikipedia.