Çocukluğumu yaşadığım bu aziz topraklar üzerinde edinmiş olduğum bu asil bilgileri siz sayın dostlarımla paylaşmak istedim. Benim gençlik yıllarımda adanın başhekimi olan Şahap beyle yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istedim.
O zamanın tahaffuz hanesi yabancı gemilerin bile gelip hasta bıraktıkları olurdu. Haftanın her günü gelen bu gemiler bizim halk dilinde kömürlük dediğimiz yere gelir demir atarlardı. Ondan sonra hasta yolcuları kontrol için demir kaydıraklarla, Tahaffuzhane binalarına taşınır hastalar ve sağlam olanlarda bekletilir temizlenir iyi halde kömürlükte bekleyen gemilere verilirdi. O zamanın şartlarında İzmir’e gelen bütün yolcular burada muayene edilirdi. Bunları yaşayan bizim karantina adamızda hala ayakta duran tahaffuzhane binası bütün donanımıyla yaklaşık 150 yıldır ayakta olan Tahaffuzhanesi ya da bugün bilinen adıyla Karantina Adası, dünyada ayakta kalmayı başarmış. Dünyaca kabul edilip tescillenen üç karantina adasından biridir. Tahaffuzhane, sefer sırasında yolcu ya da çalışanları arasında bulaşıcı hastalık görülen gemilerin karantina sürelerini geçirip, gerekli sağlık önlemleri alınıncaya kadar konakladıkları, hastaların iyileştirilmesi için büyük liman yakınlarına kurulmuş sağlık kuruluşları olarak tanımlanır.
Tarihi belgelerde gördüğüm 12 İon kentinden biri olan Klazomenai antik kentin bir kısmı Urla kemik hastanesinin bulunduğu Karantina adası üzerindedir. Ana konuyu teşkil eden Kent, karantina adasının karşısındaki benim hala yaşadığım Limantepe’ den sonra daha uzaklara giden batıdaki Ayyıldız ve Cankurtaran tepeleri eteklerine kadar yayılmaktadır. Bu Yerleşimin klasik devre ait olan (mezarlık) yıldız tepe ile Cankurtaran tepesinin oluşturduğu bu tarihi zincirin batısında ve Klazomenai antik yolunun geçtiği yerler ve bölgelerde yer almaktadır diye tarihi bilgiler var.
Klazomenai antik kentinin olduğu dönemi ile birlikte klasik dönemlerini de yansıtan Liman tepe Urla ilçesinde benim çocukluğumdan beri yaşadığım İskele mahallesinde, Çeşmealtı yolu tarafından ikiye bölünmüştür.
Benim içinde yaşadığım bu tarihi alan Liman tepe ilk olarak 1950 yılında Profesör Ekrem Akurgal tarafından tespit edilerek tanıtılmış. Bu aşamadan sonrada 1979’da Güven Bakır tarafından sondaj kazılarına başlanmıştır. Çevremizde yapılan bu tarihi kazılar 1980 yılından itibaren de evgili dostum olan ruhu şad olsun dediğim Hayat Erkanal tarafından kazılara devam edilmiştir.
Bu tarihi çalışmaların devamında bu güne kadar yapılmış olan çalışmalardan daha sonra Geç Tunç Çağı olarak tanımlanan tabaka yer almaktadır. Bu değerli tarihi çalışmalarda tarihlenen Erken Tunç Çağı tabakasında, batı Anadolu sahil bölgesinde yapılan bütün araştırmalarda ilk şehircilik olayını ekonomik ve manevi açıdan yapılan araştırmalarda bütün değerli hocalar yalnız Urla’da görmek mümkün oldu diyorlar. Bu aşamada Limantepe’ de tarihlenen Kalkolitik Çağ izleri tespit edilmiştir.
Klasik çağlarla birlikte en az 4000 yıllık bir tarihi yansıtan Limantepe, Ege sahil bölgesinin bilinen en eski ve uzun süreli yerleşimine sahip merkezi konumundadır.
Yapılan bu Kazılar sonunda, Erken Tunç çağına ait olduğu tarihlenen Ege dünyasında koridorlu ev olarak tanımlanan, siyasi ve ekonomik otoriteyi temsil eden saray yapısının bir bölümü de görüp açığa çıkarılmıştır.
Bu çalışmalar bununla da yetmeyip Yine aynı döneme ait, koruma yüksekliği 6 metreye ulaşan şehir suru ortaya çıkarılmıştır. Bu Orta Tunç Çağı’na tarihlenen yuvarlak tek mekanlı evler, çok sayıda fırın ve ocak yerleri yanında küçük buluntular ile ele geçmiştir.
Bu Kentin önemi M.Ö. 6. Yüzyıla tarihlenen bir zeytinyağı işliğinin burada bulunmasıdır. Bunların en önemlisi de tarihe ışık olan bu eserlerin varlığıdır. Tarihçiler tarafından yapılan konuşmalarda dinleyip anladığımız tek şey, Anadolu’da yabani zeytin bitkisinin ne zaman ıslah edildiği henüz bilinmiyor. Yapılan kazılar sırasında zeytinin içerdiği su ve ayrıştırma işleminde kullanılan ve sıcak suyun karıştığı zeytinyağını ayrıştırmaya yarayan toprak kaplar; zeytini ezmekte kullanılabilecek el havanları, öğütme taşları bulunmuştur.
Bunlar büyük ölçekli yağ üretiminden her zaman kullanılan çok bilinende, hane içi yağ gereksinmesini karşılayan taşınabilir basit aletlerdir diyen hocalardır. Ancak ortaya çıkarılanlar ise, büyük üretime yöneliktir. Bunların yanında bize söylenen ler şöyle Kayaya oyulmuş, farklı işlevlere sahip 15 çukur bulunan bir işlik bulunmaktadır diye söylediklerinden sonra Klazomenai’de bizi aydınlatıp tarihimizi öğreten kazısı tamamlanan zeytinyağı işliğidir. Dünyada bugün de kullanılan teknolojinin 2600 yıl önce ilk defa bu bölgede geliştirildiğini kanıtlıyor diyerek bu haftaki yazımı burada bitiriyorum !!