Sığır yavrusunun doğumdan altı aylık olana kadar haline buzağı, altı aydan on beş aylık olana kadar ise dana denilir. On beş aylık olana kadar erkek veya dişi fark etmeden tanımlanan sığırların dişi olanları iki yaşına kadar düve, erkek olanları tosun diye nitelendirilir. İki yaşın üzerindeki dişiler inek, erkekler ise boğa adını alır. Tarla sürmek, yük taşımak gibi ağır işlerde kullanılmak üzere kısırlaştırılmış boğaya ise öküz denir.
Ülkemizin gündeminde bir kaç gündür bir gazetecinin Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklanması var. Bana göre nedenlerinden biri kanunlarımızdaki tanımların net olmaması. Kanunlarımız yukarıda sığır üstüne yapılan tanımlamalar kadar net olsa sorun kalmayacak.
Ülkemizdeki Cumhurbaşkanlığı müessesesi 2018 yılına kadar temsil kurumuydu. Devleti temsil eden kurumun başındaki kişiye de temsil ettiği makama hakaret edilmesinin önüne geçmek için konulmuş bir ceza maddesiydi, TCK'nın 299. maddesi. Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı Kurumuna yürütme yetkisi de verilince öncesinde yürütmenin başı olan Başbakana verilmeyen hakaret edilememe durumu yürütmenin başı içinde geçerli oldu. Yani bütün torba yasalarla yapıldığı gibi TCK'da çorba haline geldi.
Yeni sisteme apar topar hazırlıksız geçiş yapılıp kanunların tümü yeni sistemin gereksinimlerine ilk günden uygun hale getirilmeyince yürürlükte olan kanun maddeleri çıkarılma amacına aykırı olarak durup duruyor.
Oysa Türk Ceza Kanununda zaten hakaret suçu için 125. madde var. Net bir şekilde tanımlar yapılmış. Tanımı, görev ve sorumlulukları değiştirilmiş bir makam için eski şekle göre düzenlenmiş TCK 299'un uygulanması bana göre hukuka uygun değil. Kuşkusuz ki bu ülkede hukuk bilgi ve birikimi benden fazla olan çok değerli insan kaynağı mevcut. Bunların bir bölümü de TBMM çatısı altında milletvekili olarak görev yapıyor.
Anayasaya da vücut bulma maddeleri Cumhurbaşkanlığının maddelerinden önce olması sebebiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptırım kudreti ve yetkileri Cumhurbaşkanlığı makamının üstündedir. Bu nedenle TBMM'de bulunan partiler TCK 299'un mülga olması için gerekli hukuki girişimi başlatabilirler. İktidar partisi ve yandaşının böyle bir girişimde bulunmayacakları ve durumdan faydalanmak istedikleri açık. İyi de muhalefet partileri orada niçin varlar? Salı grup toplantıları ve günlük basın toplantılarında konuşmak bu konudaki çelişkiyi, yanlışlığı çözüyor mu?
TBMM'nin birinci ve asli görevi kanun yapmaktır. Muhalefet partileri laf ehliyetlerini sergilemek yerine Medeni Kanunda tanımlanan fiil ehliyetlerini kullansa, kanun üretse, TCK 299'un anayasal gereksizliğini öne sürüp Anayasa Mahkemesine müracaat etse iyi olmaz mı?
Yoksa, öküzün altında buzağı olduğunu söyleyenler giderek daha çok olacak...
26.01.2022 - M. Şevket Atalay