“Türkiye insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti'dir.” Prof.Dr.H.Sami.Türk
Sevgili okuyucular,
Vatanımızın kurtarıcısı, çağdaş, laik cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'e ve kurduğu cumhuriyete, vatanımıza, milletimize bağlı yıllarca askerlik – savaş eğitimi almış, emekli oluncaya kadar da vatan savunmasında görev almış askerlerimiz-subaylarımız (Paşalarımız) FETÖCÜ hainlerin hazırladığı sahte belgelere, yalancı şahit ifadelerine dayanan gelişi güzel iddialarla suçlanarak “darbeci” diye ne hapse atılır ne de rütbeleri sökülebilir!..
Devlete ihanet eden “asıl darbeciler” ortada. Bir kısmı kaçtı, bir kısmı halâ aramızda, hatta devlette görevde olanların da bulunduğu iddia ediliyor. Nitekim gizlenenler de tespit edildikçe yakalanıyorlar.
Bugün hapse atılan, rütbeleri sökülen vatanseverlerin çoğu devletimize, cumhuriyetimize karşı olanlarla mücadele edenler ve uyarıda bulunanlardır. Bunlar “darbeci” diye hapse atılamazlar.
Çünkü, onlar çağdaş, laik Cumhuriyet'e karşı olanlara, vatanı bölmeye, vatanı emperyalistlerin sömürgesi haline getirmeye, gerici, şeriatçı düzen isteyenlere karşılar.
Biliyorsunuz Osmanlının ihanetçi padişahı Vahdettin de Mustafa Kemal'i “Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı için ‘hain’ ilan ederek” idama mahkum etmişti. Ama asıl ihaneti kendisi yaptığı, yani vatanımızı ve milletimizi emperyalist-işgalcilere teslim etmeğe çalıştığı ama başarılı olamadığı için Kurtuluş Savaşı sonrası, aynen 27 Mayıs ve 12 Eylül sonrası “karşı oldukları” emperyalist ülkelere kaçan solcular-komünistler gibi kaçmak zorunda kalmıştı.
Askerimiz vatanı ve milleti korumakla görevlidir. Bu görev Anayasa'nın 35’inci Maddesi’nde yer alıyordu, ne yazık ki, bugününün siyasi iktidari o maddeyi kaldırdı. Türk askeri ihanet etmez.
Bu nedenle çağdaş, laik cumhuriyeti koruyanlar, şeriatçı düzene karşı çıkanlar “darbeci” olarak itham edilemezler. Edenler bir gün gelir ya Vahdettin gibi kaçarlar ya da yaptıklarının hesabını yargı önünde verirler.
Unutmayalım; Türk ordusu güçlü olmadıkça, ne vatan, ne millet ne de din kalır.
*******
GERÇEK GAZETECİ ÖZLEMİ…
Sevgili okuyucular,
“Kurunun yanında yaşta yanar” örneği bir çok askerimizin, subayımızın bir takım uyduruk iddialarla, belgelerle hapse atıldıklarını, rütbelerinin söküldüklerini duyuyor ve çok üzülüyoruz. Çünkü onlar bu vatanın, milletimizin, cumhuriyetimizin canlarını veren-verecek olan koruyucuları.
Ne yazık ki, basın-medya, aydın geçinen Atatürkçü ve Cumhuriyetçi geçinenler bu konuda sessiz kalıyorlar. Özellikle halkın sesi, gözü ve kulağı olan medyanın vurdum duymazlığı halk arasında da tepkiye neden oluyor ve “Hani medya bizim sesimiz, gözümüz ve kulağımızdı halkın tepkisini niye dile getirmiyorlar” diyerek tepki gösterip gerçek gazeteci hasreti çekiyorlar.
Bakın Atilla Vanlıoğlu dostumuz, “Gerçek gazeteciye duyulan özlem her geçen artıyor “ dediği kısa bir gazeteci tanımı yazısını yazmış ve bana da iletmiş. Bu gazeteci tanımını herkesin, tüm medya mensuplarının okumasını istediğim için aktarmayı uygun buldum. İşte o yazı:
‘‘- Gazeteci… Ne kadar çok özlemişim bu tanımı. Bu tanımı, her kenar-köşe yazarı liboş media mensubu için kullanamıyorsun. Çünkü gazeteci olmak çok zor. Yani akıllı, dürüst ve haysiyetli olacaksın, içinden çıktığın milleti küçümsemeyecek, dışlamayacaksın, cumhuriyetini koruyacaksın. Yani Milliyetçisi olacaksın. (Bu kelimeye bir çok hain kızacak, biliyorum.)
Halkı bilinçlendireceksin, unutulanları hatırlatacaksın. NGO’ lardan, AB-D ve Karen Fogg’dan “yazılarının karşılığı” maddi gelir sağlamayacaksın. Konturlu AB-D düdüğü, kalemi olmayacaksın.’’
İşte bu kadar.
(E-posta: hulusisenel@yahoo.com)
********
SEVDİĞİM SÖZCÜK: “Düşmanların en büyüğü, düşmanlığını gizleyenlerdir.”