Delikanlı kelimesi, genç erkek kişiyi tanımlar ama, bir de “yiğit, mert” anlamında kullanılır. Mecazen yani… “Ne delikanlı adam” veya “Ne delikanlı kadın” dediler mi, anlarsın ki, mert birinden söz ediliyor!
Geçtiğimiz gün, bana yazdığım bir yazıdan dolayı kızıp, hakaret ve tehditler yağdıran bir “delikanlı” ile mahkemedeydik!
Hakim karşısında, yalanları ipe çamaşır asar gibi sıraladı, söylediklerini inkar etti, ama ceza almaktan kurtulamadı…
Mahkeme karar için ara verdiğinde sordum;
-Yahu niye yalan söylüyorsun?
-Ya, kusura bakma, fazla ceza almayayım diye böyle yapıyorum… Ne yapayım?
Oysa delikanlılık söylediğin lafın arkasında durmaktır!
Değil mi?
Ne delikanlılar var görün işte… Adını bile yazmıyorum, değmeyeceğinden!
……
GUGUKÇUK, YUSUFÇUK…
Yine bir kardeşimiz yazdığımız eleştiri yazılarından dolayı bize ateş püskürüyormuş da haberimiz yokmuş… Göksel Kayseri’ye “Bu adam hala senin gazetende mi yazıyor?” diye kızmış, sitem etmiş… Bir iki de laf çakmış…
Ben garip bir kargayım, halkın arasında dolanıp, konuşulanları toplar, yazarım…
Ne yapayım?
Kumru olsam, “gugukçuk, yusufçuk” şarkısını söylerim ama… Değilim…
Kargaların sesi bilirsiniz berbattır!
Şimdi gelelim sadede…
Bu ilçede siyaseten insanları bıktıran isimlerin, hele hele karışık ilişkilere girip çıkmış, ne yaptıkları, ne oldukları sorgulanır hale gelmişlerin, kimseye kızmaya hakları yok…
Yani demem o ki;
Her yolun sonu vardır. Siyasetin de olmalı… Bıkkınlık yaratanlar artık, işlerine bakmalı…
Nerede yazı yazacağımı da onlara soracaksam, vay halime…