Vücudun hemen üzerindedir kafa… İçinde beyni gizlediğindendir ki; aslında bedenin kaptan köşküdür orası…
Kafa…
Büyükse azıcık, “kocakafa” derler insana…
Saçı yoksa orada, “Kel kafa” sın…
Aklı da temsil ettiğinden, akılsızlara derler “boş kafa”
Ya da, “çok kafalı adam” dediler mi, anlarsın ki; akıllı kişi tarif ediliyor!
Kafa kaptan köşkü ise, beyin kaptandır ki;
Bütün vücut, duygular, hareketler, düşünceler, eylemler, ondan sorulur…
Kalpte olduğuna inandığımız, sevgi, aşk, nefret filan gibi duygular bile onun denetimindedir…
Hırs, intikam, kin, nefret, vicdan, hak, hukuk, adalet, denge…
Aklınıza ne gelirse, beyinden!
Acımasız, kötü biriyse insan, “Taş kalpli” deriz ona…
Hiç dahli yoktur aslında kalbin bu işte… Garibim kan pompalamaktan neye fırsat bulabiliyor ki?
Düşünmez kalp… Öngörüleri yoktur. Bildiğin pompa işte ki; onun da çalışması beyine bağlı…
Oysa beynin öngörüleri vardır.
İhtimalleri saniyenin binde biri hızla hesaplar.
Refleksler oluşturup, vücudu korur.
İşi bu… Durursa beyin;
Bitkisin… Enginar mı dersin artık, pırasa mı, karnabahar mı, ben bilmem…
Şimdi bir ülke düşünün…
O ülkenin beynidir üzerinde yaşayan insanları… Kafasıdır…
Yönetenler de kalbidir ülkenin…
Demokrasilerde, kaptan köşkünde halk vardır…
Düşünür, seçer, yönetir, tehlikeleri görür, refleksler oluşturur, tepkiler verir… Anlamaya çalışır, müzakere yapar, yanlışı görür, doğruyu bulur…
Budur demokratik toplum…
Nasıl bir ülke?
Görüyorsa toplum, ülkesinde yaşananları anlıyorsa, doğru teşhisler yapıp, doğru refleksler gösteriyorsa… Kafalı ülkedir!
Eğer koyun sürüsüyse, nereye çekilirse oraya gidiyorsa toplum; “kafasız ülke”
Ve, görmüyor, duymuyor, bilmiyor ve bilmek istemeyen “Boş kafalar” çoğunlukta ise, anlarsın ki;
Bitkisel hayatta o ülke…
Kereviz tarlası mı dersin, enginar mı, karnabahar mı?
Ben bilmem…