Bir alanın düzelmesi, seviyenin yükselmesi, ortama sahip olunması o ortamda yaşayan kişilerin yaşam alanına gösterdikleri sevgi ve saygı ile olur. Her kişi kendisine ait olan sevgiyi ve saygı biçimini kullanılır. Sizin için çok önemli olan bir şey onlar için önemsiz olabilir.
Siz kendiniz kendi alanınıza sahip çıkın yeter. Hele ki onu değiştirsem fikrini en baştan aklınızdan silin. Değişecek bir kişi varsa o da kendiniz olmalısınız. Unutmayın ki herkesin zorunlu tutulan bir fikri kabul etmeme hakkı vardır. Sizin de öyle. O hakkınızı kullanabilirsiniz.
Bir kalabalığın içinde size uygun olmayan bir fikir dayatmasında kendi vicdan sorgunuz en doğrunuzdur. Göz yanılması olduğu gibi söz yanılmalarıda olabilir. Sürüden ayrı bir birey olmak, karşıyım karşı her şeye karşı olmak da değildir. Öz benliğin tarafsız olması kişinin yanlış ve kötüye evet demesi anlamına da gelmez. Olumlu düşünebilmeyi başarabilmiş kişilerin diğer kişilerin fikirlerine peki demek gibi bir durumları yoktur. Bu olmadığında ise karşı tarafta huzursuzluk meydana çıkar. Kişilerin ayrı fikir sebebiyle uzaklaşmalarını gerektirir. Öyleyse tek fikri savunsan da doğru olduğuna vicdan olgusuyla karar verdiğin ve kendi doğrunun yanında olduğun için içsel huzuru bulup tatmin oluyorsan kendi doğrunda ilerle.
Bu eylem karşı tarafı ve kendini suçlamadan yapılabiliyorsa gerçekleşmiş sonucun galibi ve malubu olmamış oluyor. O zaman ne yanlış ne de doğru kalıyor...
Vicdan, acıma ve merhamet kişinin aynı şeyi farklı zamanlarda yaşayarak kurallarını kendinde yerleştirebilmesi ile ilgili.
Bir şeyi kurnazlıkla yapıp vicdandan bahsetmek yersiz oluyor. Acımak, merhamet etmek ve vicdan çok başka olgular. Amaçları işleyişleri, öğretileri,
sonuçları ise kişinin kendi iç dünyasında bunları yaşadığı olaylar ile birleştirip farklı bir biçimde inanmasından kaynaklanıyor. Yani herkesinki farklı kaydedilmiş.
Her zaman adımladığımız olayın takipçisi olarak kalıp kendinde olup, şu an kendime ne öğretiyorum diyebilmeliyiz. O zaman olaylar göz zevki ve söz zevkiyle bir edildiğinde vicdan muhakemesi şart olur.
Yıllardır tanıdığınız yüzlerin bir anda değişmesi ele alınacak olursa bizlerin değişmiş ve net karardaysak dönüşmüş olduğumuz aşikâr meydandadır. Kişi, karşısındakini değişti olarak görüp kendisinin o çemberden çıktığını fark etmezse yaşadığı olaylar acı vermeye başlar. Kendi kontrolünü ele alıp kendi doğrusunu vicdan muhakemesinde ve kendi öz değerinin, vericiliğini yeter dediği en üst noktasında ayrılık zilleri çalmıştır. Sosyal çevre ve hatta aile ile içi iletişim dâhil vicdan sorgusu bireysel saçmalık, aykırılık olarak yansıyabilir. Oysaki sorgu hep kendi fikrimizin doğruluğunu önce kendimize kabul ettirmekle başlayıp sonrasında neyin doğru olduğunu bulmakla alakalıdır. Zaten sorgu varsa değişmesi gereken bir şey vardır. İşte en şahanesi de budur böyle başlayan yolculuğa can kurban. Bu sırada çıkan kargaşa ortamı karşıdakine ders vermekten çok mutlak olan içte var olan tohumun harekete geçip kişiye odaklı çalışmasıdır. Her şey kişinin kendini daha iyi tanıması için gerçekleşmektedir. Büyük senaryonun içinde herkesin rolü ayrıdır. Herkes kendi başrolünü oynar.
Her an birilerine bir şeylere destek olduğumuzun farkındalığı ile doğru bilinç sıçramaları ile yolumuza devam ediyoruz. Her şey birbirine bağlı ve çok eğlenceli. Yeni bir bilince kendimizi çekiştirip dururken bazı haller yaşayıp o anki olayları, kişileri hatta dolunayı, retroyu suçlamadan şöyle kendi çemberimize bakabiliriz. Dolunayın gel-git yarattığı doğa gerçeği. Bunu denizler, göller biliyor vücudumuzun yüzde altmış beşinin su olduğu düşünülürse dolunayla iyi geçinmek gerek derim. Bizlerde burada azıcık uyansak bizde ne kadar mucize yarattığını fark etsek değil mi?
Yaşam yolculuğu tüm öğretilmesi gerekenleri paket halinde sunuyor.
Ne çıkarsa bahtımıza dediğimiz her şey hangi seçimde yer almışız onu gösteriyor
Hayat, her ben dediğimiz noktada” ne yaşıyorsam kendi bildiğimi seçtiğimi yaşıyorum” demekse… Ne bilmişiz ne seçmişiz, yoksa çokbilmiş miyiz, yok canım hiçbir şey bilmemiş de olabiliriz. Her şeyi değil de kendimizdeki bilgileri bilmek ne güzel. Evet, en çokta bu bilmeyi sevdim işte. Dahası içinde yaşadığın her şey seni senin için en doğru, daha uygun hala sokabilmen için elinden tutmuş o yöne çekiştiriyor. Öyleyse yaşamındaki olayları seçerken kişileri de seçtiğini ve bilincine, kendine destek vermeyi hep hatırla.
Böyle bilinçli bir çekim gücüne kolaylıkla, zevkle çekiştirsin beni diye elbette evet derim.
Sevgi ve neşe ile...