Farklı yaşamları, farlı kültürleri araştırmaya bayılıyorum. Kimler varmış, nasıl yaşıyorlarmış, nasıl düşüncelere sahipler, hepsini öğrenmek istiyorum. Bu konuları içeren belgeselleri izlemeyi ve kitapları okumaya bayılıyorum. Geçenlerde izlediğim biz dizi sırasında bahsedilen bir konu bana nedense yıllar öncesinde araştırdığım ve yaşam tarzlarının beni hayrete düşürdüğü (pek tabii saygı duyarak) Amişler geldi aklıma. Çevremdekilerle paylaştığımda, hiç kimsenin bir fikri olmadığını gözlemledim. Bu yüzden bu haftaki yazımın konusu Amişler kimdir? yazımı okursanız, sonrasında mutlaka internetten fotoğraflarına bakmanızı tavsiye ederim.
Amiş, ABD'nin Pensilvanya ve Ortabatı eyaletlerinde yaygın olan tutucu bir Hristiyan mezhep mi desem, tarikat mı bilemediğim bir topluluk. Reform hareketleri ve dini baskılar nedeniyle on sekizinci yüzyılda İsviçre ve Almanya’dan, dini özgürlük vadeden “Yeni Dünya” ya göç eden ve bugün nüfusu üç yüz bini bulan gelenekçi Hristiyan mezhebi. Hala daha, Avrupa’dan ABD’ye göç ettikleri şartlarda yaşıyorlar.
Modern hayatı ve teknolojiyi red eden, el emeği ve işçiliğe önem bu topluluk, teknolojinin devi olan bir ülkede yaşıyor olmalarına rağmen hepsinden uzak yaşıyorlar. Oldukça çalışkan ve disiplinli bir topluluk oldukları biliniyor. Kısacası basit ve sade bir yaşamı tercih ediyorlar. Bizim ülkemizde de şehirden köylere göçler oldukça çoğalmış durumda. İnsanlar demek artık oldukça yorulmuşlar kalabalıklardan.
Bakalım Amişler tercih ettikleri yaşamlarını, hangi kurallar ve gelenekler çerçevesinde yaşıyorlarmış.
Amiş çocuklar 8. sınıfta devlet okullarından alınarak evde eğitim görmeye başlarlar. Amiş inancından olanların başka mezhep ya da dinden biriyle evlenmesine izin verilmez ve kendilerinin fotoğrafını çektirmeleri yasaktır. Amişlerde rumspringa adında bir terim vardır. Bu terimin anlamı, insanların çocukken değil yetişkinken vaftiz edilmesi yani yaşam tarzı konusunda bir seçim yapması ve Amiş kurallarını benimsemesi için yeterince büyümesidir. Aforoz denen bir sistem daha vardır. Amiş ihtiyarlar kurallara uymayanları aforoz ederler yani kişinin o çiftliğe bir daha geri dönememesi için yasak koyarlar. Amiş kurallarını çiğneyenler çiftlikten kovulur. Genelde kurallar katıdır.
Çalışkan ve disiplinli bir topluluk olarak bilinen Amişler, inançları doğrultusunda son derece basit ve sade bir yaşam sürüyor.
Amişler, otomobil yerine "buggie" adı verilen at arabalarıyla yolculuk yapıyor.
Geçimlerini tarım ve hayvancılıkla sağlayan, traktör dahi kullanmayan Amişler, tarlalarını at arabalarıyla sürüyor, mahsulleri modern çiftlik teknolojileri olmadan ekip biçiyor ve hasat ediyor. Çocuklar da dahil tüm aile üyeleri, tarlada çalışıyor, inek sağıyor ya da ev işlerine bakıyor. Amişler; tarla, inşaat ya da ahır işlerinde de imece usulü birbirlerine yardım ediyor...
İbadetleri, diğer Hristiyanlardan farklılık gösteren Amişler; iki haftada bir pazar günleri kendi kiliselerine gidip, ayin sonrası birlikte yemek yiyor.
Giyim tarzlarıyla da dikkat çeken bu topluluk, kıyafetlerini genelde kendileri dikiyor ve fermuar dahi kullanmıyor. Kadınlar koyu renk, düz uzun elbiseler ve beyaz önlük giyiyor, kep benzeri beyaz şapka takıyor. Evlenmeden önce siyah, evlendikten sonra ise beyaz kep takıyorlar. Düğünlerinde kendi diktikleri mavi elbise giyen genç Amiş kadınları, evlendikten sonra düğün elbiselerini kiliseye giderken giyiyor ve öldüklerinde yine düğün elbiseleriyle gömülüyorlar. Erkekler ise koyu renk askılı pantolon ve uzun kollu, yakasız gömlekler giyiyor, yazın hasır şapka, kışın siyah fötr şapka takıyor. Bıyık bırakmaları yasak olan Amiş erkekleri, evlendikten sonra sakal bırakıyor. Yani bıyıksız ve sakallı bir Amiş erkeği görürseniz bilin ki o evli. (Belli olmaz belki bir gün karşılaşırsınız diye bir bilgi olsun.)
Elektrik kullanmadıkları için çamaşır ve bulaşıklarını elde yıkayan Amişler, gün batımından sonra çalışmayı bırakıp evlerine gidiyor ve aydınlatma için gaz lambası veya mum kullanıyor.
Savaş karşıtı olan ve askerliği reddeden Amişler oy kullanmıyor, vergi vermiyor, sadece kendi ürettikleri ve sattıkları ürünlerin gelir vergisini ödüyor.
Hastalandıklarında hastaneye gitmek yerine doğal tedavi yöntemlerini deniyorlar. Hastanelik bir durum olursa, masrafları topluluk tarafından imece usulüyle ödeniyor.
Kendi aralarında, Almanca’nın bir lehçesini kullanıyorlar. Sekiz sene İngilizce eğitim veren okullarda eğitim görmelerine rağmen, aksanlarında belirgin farklılıklar oluyor.
Oldukça ilginç yaşam tarzları nedeniyle, yaşam yerlerine turist akınına uğruyor ve onlar bundan oldukça rahatsızlık hissediyorlar. Fotoğraflandıkları anda ruhlarının uçup gideceğine inandıkları için de turistlerin fotoğraf çekmelerinden hiç hoşnut olmuyorlar. Saygı duymak ve rahatsız etmemek gerekir pek tabi.
Benim olduğu kadar sizin de ilginizi çekti mi bilemiyorum fakat bu ve bunun gibi kim bilir kaç tane daha faklı topluluk var. Kim bilir, belki de onlar da bir gün karşıma çıkar ve sizlerle paylaşırım.
Sağlıklı ve mutlu haftalar dilerim.